NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ
عَبْدَةَ
الْآمُلِيُّ
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
عُثْمَانَ
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
الْمُبَارَكِ
أَخْبَرَنَا
نَافِعُ بْنُ
عُمَرَ عَنْ
ابْنِ أَبِي
مُلَيْكَةَ
عَنْ
عُرْوَةَ
قَالَ أَشْهَدُ
أَنَّ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَضَى أَنَّ
الْأَرْضَ
أَرْضُ اللَّهِ
وَالْعِبَادَ
عِبَادُ
اللَّهِ وَمَنْ
أَحْيَا
مَوَاتًا
فَهُوَ
أَحَقُّ بِهِ جَاءَنَا
بِهَذَا عَنْ
النَّبِيِّ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
الَّذِينَ جَاءُوا
بِالصَّلَوَاتِ
عَنْهُ
Urve' (r.a)'den demiştir
ki:
"Ben, Rasûlullah
(s.a.v.)'in -toprağın, Allah'ın toprağı, kulların da Allah'ın kulu
olduğuna" ve "ölü bir toprağı imâr eden bir kimsenin ona (sahip
olmaya herkes'ten) daha fazla müstehak olduğuna (dair) hükmettiğine şahitlik ederim.
(Çünkü) bu hükmü bize Nebi (s.a.v.)'den (uygulamalarıyla, bilfiil) getiren(ler
bize) ondan namazları getiren kimselerdir.
İzah:
Tabiîn'in başta
gelenlerinden biri olan Hz. Urve b. Zübeyr b. Avvam (r.a) yukarıda mealim
sunduğumuz sözleriyle Hz. Nebiin: "Kulların hepsi Allah'ın kuludur. Ve
hukuki yönden aralarında hiç bir fark yoktur. Toprakta Allah'ın mülküdür.
Kimsenin onun üzerine hakkı yoktur. Binaenaleyh ölü bir araziyi ihya eden, o
araziye herkesten daha fazla müstehaktır. Bir başkası onun üzerinde hak iddia
edemez" mealindeki sözlerini ifade etmek istiyor.
Hz. Nebiin bu sözünü
pekçok sahabiden duyduğunu onların ismini saymanın uzun süreceğini ve esasen
sahabilerin güvenilir, kişiler olduğu için isimlerini saymaya gerek olmadığını
anlatabilmek için de şöyle diyor. "Hz. Nebiin bu hükümlerini bize
nakledenler (öyle sıradan kişiler değillerdir. Onlar) Hz. Nebiden bize
namazları nakleden kimselerdir" diyor.
Bu hadis-i şerifte ölü bir
toprağı ihya eden bir kimsenin o toprağa sahip olacağı değil de sahip olmaya
herkesten daha fazla müstehak olduğu ifade ediliyor.
Bu bakımdan mezheb
imamları buradaki ihya kelimesinin toprağı tam
manasıyla ihya etmek
anlamında değil de, etrafını taş, toprak, sel baskınına dayanamayacak kadar
basit ve küçük bir duvarla çevirmek anlamında kullanıldığı görüşündedirler.
Bir toprağın etrafım bu
şekilde çeviren kimse oraya tam manasıyla sahip olamaz. Fakat oraya sahip
olmak hususunda kendinin öncelik hakkı olur. Dolayısıyla bir anda onunla
birlikte bazı kimseler orayı ihya etmeye teşebbüs etseler, ihya hakkı ona
tanınır. Nitekim 3073 numaralı hadisin şerhinde de açıklamıştık.